Yurt içi
tatillere devam ediyorum elbette..
Geçen yazdan
konuştuk birlikte bir tatil yapalım diye.. Ramazan Bayramı’nda gitsek mi
dediler ben dahil olamam dedim. İkisi atlamış arabaya gitmişler..
Kurban bayramı
9 gün tatil o zaman gidebilirim zaten yıllık iznim yok mecburen o tarihlerde
tatil yapabileceğim dedim. Görünürde yine birlikte gidiyoruz ama tabi ki gidemedik…
Bu sefer çok
detay yazmayacağım.. Son iki gün kala biri iş sebebi ile gelemeyeceğim dedi.
Diğeri o zaman ben Antalya’da olayım annemi görürüm dedi. Bende o zaman
kuzenime söyleyeyim onunla gideyim dedim. Aradım kahkahalarla gülerek “gidemiyorsunuz ve bana kaldın değil mi?”
dedi. Adam ne zaman bir planıma dahil olmak istese ve ben reddetsem o planım
iptal oluyor.
“Çok konuşma
iki gün sonra yola çıkacağım geliyor musun?” dedim. “Ya benim valizim hazır
zaten” dedi. Şaka bir yana onunda yıllık izni yok biraz bayram tatilinde tatil
yapmak zorunlu gibi oldu bize.
Cuma akşamı iş
çıkışı Anadolu yakasında buluşup yola çıkıyoruz Arzu ailesel durumlardan dolayı
gelemiyor ve bizi yolcu ediyor. (Belki sürpriz yaparım diyor minnoş pandam)
Trafik
yoğunlaşmadan biz İstanbul’u terk etmiş oluruz diyoruz ve öyle oluyor. Nasıl
bir acıktıysak Köfteci Yusuf’a çöküyoruz akşam yemeği için.. Çatlamaya az kala
kalkıyoruz ki, birer kahve alıp yola devam edeceğiz.
Rotayı Afyon’a
kadar gidip uyumak, sabah saatlerinde Isparta üzerinden Lavanta Kokulu Köy,
Salda Gölü ve Kaş’a varış diye belirledik. Planımıza da uyduk aslında.
Yol boyunca bir
insan ne kadar konuşursa kuzen iki katını konuştu sırf beni uyanık bırakmak
için.. Rahat geçen yol sonrasında Afyon Starbucks’ta double shot ilave edilmiş
americanolarımızı yudumluyoruz.
Çok yorulmadım
ama o Arzu’ya saydırıyorum elbette.. Fırsat bu fırsat İki saat kadar arabada
uyuyup Lavanta Kokulu Köy’e geçiyoruz..
Kahvaltıyı orda
gözleme yer yaparız diyorduk gittik sabahın körü. Teyzeler gelecek grup için
hazırlıklara yeni başlamış biz fotoğraf derdindeyiz.. Lavanta hasadı bitmişti
aslında ama fotoğraf çektirmek için bıraktıkları bir bölüm vardı. Gittik ama
hepsi artık kurumuş :( Nerde o fotoğraflarda gördüğümüz mor rengin her tonu..
Hepsi gri.. Photoshop yapsak bile kurtarmaz diyor Anıl :( (Çocuk haklı)
Lavanta
Kolonyası, sabunları ve gülsuyu almak için bir baktım dolapta minik kutular
var. “Bunlar ne?” dedim. Kadın “Lavanta Dondurma’sı” dediği an Anıl’a dönüp,
sırıttım.. Onun “Bravo yaa kahvaltıda dondurma mı yiyeceksin?” dediğini dolabı
açarken duydum :)
*** İtiraf
ediyorum Bozcaada’da ki çiçek pastanesinin dondurması çok daha iyiydi.
Kahvaltıyı
yolda bir tost buluruz deyip alışverişi yapıp Salda Gölü’ne geçiyoruz.
Geçemeden biraz kaybolmuş olabiliriz aslında.. Keçi sürüsüne denk geldik
gidemiyoruz.. Sonra kazlar bizi karşıladı bir köyde. “Yol kapalı gençler
buradan sonrası yapılıyor diğer taraftan gidin” dedi bir amca nasıl
gideceğimizi tarif etti.
Yol üstünde birer tost kapıp devam ettik. Ara
yollardan Salda Gölü yazan tabelalar ile merkez bir noktaya geldik. Maketten
biralarımızı ve cipslerimizi alıp yönetmen sandalyelerimiz ile keyif yapacağız
Salda Gölü’nde..
Şöyle
söyleyeyim; hijyen konularında beklentinizi yüksek tutmayın.. :) Göl çevresi kamp alanı olduğu için
imkanlar kısıtlı. Temizlik konusunda takıntınız varsa gezdim gördüm gidiyorum
diye düşünün :)
Ve anladım ki
ertesi gün yola çıkmak üzere kamp hayatına max.1 gece dayanabilirim..
Molayı çok uzun
süre tutmayıp Kaş’a doğru yola çıkıyoruz. Yolda Kaputaş Plajı’na gidip sonra
otele gidelim diyoruz. Gidip geri dönmek ve tekrar merkeze geri gitmek çok
akıllı işi değil sonuçta.
Arabayı park
edip, eşyalarımızı alıp merdivenlerden aşağıya ineceğiz ama inemiyoruz.. Manzara ef-sa-ne.. Turkuaz renkli suda yüzmek
istiyorsanız gelin.. (Ya da gelmeyin yaaa zaten çok kalabalık.. )
** Saat
16:00’dan sonra veya sabah çok erken saatte gelmekte fayda var diyebilirim.
Ciddi anlamda kalabalık oluyormuş. Biz 16:00’dan sonrasını denk getirip
doyasıya keyfini çıkaranlardanız..
Sudan çıkmadım
diyebilirim. Dalga ciddi boyutta sert. Bir ara nasıl ters döndüm bilemiyorum. Poz vereceğim diye tepe taklak
olacaktım. Dikkatli olmakta fayda var.
Buz gibi duşun
altına girip çıktıktan sonra üzerimizi değiştirip yola koyuluyoruz.. Gidip
otele bir kendimizi atalım dedik.
Bayramda
popüler yerler çok ama çok kalabalık oluyormuş. Biz çok önce bir oda
rezervasyonu yapmamıza rağmen neredeyse tüm otel/pansiyonlar dolu.
Akşam dolaşıp
keşif yapalım dedik yürümek mümkün değil. Dejavu’da Gürçin’in masasına kurulup
biralarımızı patateslerimizi söylüyoruz. Kardeşimin sandalyesi mekânın en güzel
manzarasına sahip.
*** Aaaaa bu
arada günbatımı için mutlaka denk getirip gidin..
Yemek için
seçenekler çok ama Zaika, Bahçe Balık, Ruhi Bey Meyhanesi, Nereid Meyhanesi,
Tzatziki seçeneklerinizde olsun. Özellikle sezonda tatil planladıysanız mutlaka
rezervasyon yaptırın. Biz rezervasyonsuz Zaika’da yemek yeme şansı bulduk. Şans
konusunda üzerime tanımam.. Yemeklerin yanında mezeler inanılmaz lezzetli.
İtalyan mutfağı
için Bella Vita’yı öneririm. Pizzaları çok güzeldi bir de Antalya bölgesine ait
Likya Şarapları..
Plajlar için
hareketli gürültülü eğlenceli olsun diyorsanız Derya Beach ve Çınarlar Beach..
Derya Beach’in kemik bir kadrosu var öncelik onların. Yer bulma şansınız
neredeyse yok baştan söyleyeyim :)
Biz; bir günü
Çınarlar Beach’te, bir günü biraz Derya Beach öğleden sonra gelecek
arkadaşlarımızla kalabalık grup olacağız ve yer bulmak problem olmasın diye Aqua
Princess Hotel’in plajında değerlendirdik. Otel müşterileri ve sadece bilenler
geldiği için çok sakin çok nezih. İki günü de muhteşem suyunda, caretta
carettalar ile yüzmek için Limanağızı La Moda Otel’in plajında değerlendirdik.
Bayram’ın
3.günü kahvaltımız bittikten sonra eve dönüş yoluna geçtik. Sırf Akyaka’ya
uğramak için İzmir üzerinden dönüş rotası çizdik. 2-3 saat bile olsa Akyaka’da
olmak bana iyi geliyor..
Öğle yemeği
için “Pizza mı? Meşhur Akçapınar Tostçusu mu?” dedim. Tereddütsüz “Akçapınar
Tostçusu” dedi. Çok şanslıyım ki yemek yemeği seven ve damak tadımız uyan bir
kuzenim var..
Siparişlerimizin
geliş hızı bizi daha da mutlu ediyor. Ne zaman gelsem uzun bir bekleyiş
oluyordu. Bu sefer şanslıyız. Kahve molasını için Akyaka’da yapalım dedik
merkeze geçtik. Kuzen ben biraz dolaşayım dedi gidip keçi sütlü dondurma
yiyecek belli.. Ben yemem deyip kendimi bujiteriye atıp bilekliklerden
beğendiklerimi alıyorum. Assos Express’te buluşacağız nasılsa.. Çok geçmeden
geliyor gözümün çöpü.. Suratta tatlı bir mutluluk.. “Dondurma müthiiiişşşşş”
diye abartarak anlattı. O derece beğenmiş ki kahve bile almadı “Bu tadı
kaybedemem.” dedi.
Biraz mola
verdikten sonra yola çıkıyoruz. İzmir’de Arzu ile buluşacağız.. Gerçi İzmir de
buluşamayıp Manisaspor Kebapçısında bulduk birbirimizi o ayrı ama sonuçta
buluşabildik. Yemeğimiz bitirip yola çıktık. Balıkesir yolu üzerinde ki Strabucks’a kadar arka arkaya gittik.
Bizim zamanımız bol olunca takıldık biraz daha. Arzu’lar devam ettiler. Önde olduğu için yol
durumundan haberdar olalım diye sürekli aradı canım arkadaşım eksik olmasın.
Gece yarısından önce İstanbul il sınırına girmiş. Bizde 1 saat fark ile dönmüş
olduk. Önce kuzeni eve bıraktım saat 02:30 gibi de ben eve vardım. Tüm yol
boyunca tek araç kullanan olmasaydım daha az yorulurdum ama keyifli, güzel bol
yemeli bol kahkahalı bir tatili daha bitirdik.
Şimdi ise 2019 planlarımı yapıyorum. Üç seyahat planı hazır.. 2019 hepimize tüm güzellikleri ile gelsin diyorum..
Sağlıkla, mutlulukla, huzurla...
Pınar